Herkese merhaba! Bugün, “kuzen” dediğimizde aklımıza gelen o pek de geleneksel olmayan, tam anlamıyla karmaşık soruyu tartışacağız: Nazım Hikmet ve Oktay Rifat kuzen mi? Yoksa sadece edebiyat dünyasının birbirini çok seven iki yakından tanıdığı mı? Belki de birinci derece kuzenler değil, ama ikinci derece entelektüel kuzenler diyebilir miyiz? Gelin, bu ikilinin arasındaki ilişkileri mizahi bir şekilde irdeleyelim ve hep birlikte eğlenelim.
Oktay Rifat ve Nazım Hikmet: Kuzen Mi, Komşu Mu?
Öncelikle şunu kabul edelim, Nazım Hikmet ve Oktay Rifat’ın edebiyat dünyasında o kadar yakın arkadaş olduklarını biliyoruz ki, neredeyse birer “edebiyat kuzenleri” olarak kabul edebiliriz. Ama gerçekte, kan bağıyla bir ilişkileri var mı? İşte burada işin içine biraz mizah giriyor, çünkü bu sorunun cevabı, bazen işin ciddiyetini kaybetmek isteyenler için tam bir muamma! Duyduğuma göre, erkekler çözüm odaklıdır, değil mi? Hadi o zaman! İşin çözümü, çok basit: Hayır, Nazım Hikmet ve Oktay Rifat aslında kuzen değiller! Ama eğer “kuzenlik” bir duygusal yakınlık meselesiyse, o zaman işte, evet, edebiyat dünyasının kuzenleri diyebiliriz!
Şimdi, bir de kadınlar perspektifinden bakalım. Kadınlar empatik ve ilişki odaklıdır, değil mi? Yani, eğer bu iki isim gerçekten birer kuzen olsalardı, eminim ki hem Nazım, hem de Oktay “Ne var canım, biz zaten birbirimizi kuzen gibi severiz!” diyerek, aralarındaki bu soruyu rahatça çözebilirlerdi. İki şair arasında kardeşlikten, kuzenliğe, hatta belki de sırdaşlığa kadar her şey olabilir. Ama gerçek hayatta, aralarındaki ilişki, sadece gönülden bir dostluktan ibaret.
Nazım ve Oktay: Birbirlerine Kuzen Gibi Mi Yaklaşıyorlardı?
Peki, o zaman Nazım ve Oktay’ın arasındaki ilişkiye biraz daha yakından bakalım. Gerçekten bir “kuzen” olmasalar da, aralarındaki ilişki bir kuzenlik kadar samimi miydi? Şairlerin sıkça birbirlerine göndermelerde bulunduğu, şairlerin arasındaki o meşhur dostluk bağının bir parçasıydılar. Oktay Rifat, Nazım Hikmet’i, zaman zaman bir ustanın rehberliği gibi görüyordu. Hatta, Nazım Hikmet’in şiirlerinde, Oktay’ın edebiyatına olan saygı da sıkça hissediliyordu. Bu da bize şunu gösteriyor: Belki biyolojik olarak bir bağ yok ama ruhsal anlamda birbirlerine oldukça yakınlardı. Belki de “ruhen kuzen” desek, bu daha doğru olurdu?
Aslında, şairlerin birbirine kuzen gibi yakın olmasını bir nevi, entelektüel kuzenlik olarak da düşünebiliriz. Hem Nazım Hikmet, hem de Oktay Rifat, bir zamanlar sosyalist görüşlere sahip olan ve halk için yazmayı ön planda tutan şairlerdi. Birbirlerine akıl danışırlardı, şiirlerinde birbirlerinin izlerini bulurlardı. Bir anlamda, kuzenlik ruhu burada devreye girerdi: Birbirlerini tanıyorlar, birbirlerinin eksikliklerini biliyorlar ve her şeyden önce, birbirlerine değer veriyorlar.
Şairler ve Kuzenlik: Mükemmel Bir Aşk Hikayesi
Evet, belki biyolojik olarak kuzen değiller ama, aralarındaki ilişki o kadar derindi ki, insan bazen şairlerin birbirine olan bağlılığını tam anlamıyla “kuzenlik” olarak adlandırmak istiyor. Bu iki büyük şairin arasındaki bağ, elbette çok daha fazlasını ifade ediyordu. Oktay Rifat, Nazım Hikmet’in en zor zamanlarında yanında olmuş, ona olan bağlılığı hiç eksilmemiştir. Yani, kuzen olmasalar da, birbirlerinin hayatında bir o kadar derin izler bırakmışlardır. Bir anlamda, birbirlerine karşı duygusal bir bağlılıkları vardı ve bu bağ, zamanla edebiyat dünyasına da etki etmiştir. Belki de en güzelini, “Sadece bir kuzen değil, hayat arkadaşı” diyerek özetleyebiliriz.
Şimdi, size bir soru: Sizin için, edebiyat dünyasında birbirine en yakın olan iki şair kimdir? Belki de nazik bir edebiyat kuzenliği de işte böyle bir şeydir: Aynı ideallerin peşinden koşarken, kelimelerle kardeş olabilmek!
Yorumlarınızı bekliyorum! Kim bilir, belki de ilerleyen zamanlarda Nazım Hikmet ve Oktay Rifat hakkında yeni bir mizahi “kuzen” hikayesi ortaya çıkar! 🙂